FORUM ANA SAYFA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortal*GaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
taz
Sitenin Onur Üyesi
Sitenin Onur Üyesi
taz


Erkek Mesaj Sayısı : 1497
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 18/04/08

Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu? Empty
MesajKonu: Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?   Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu? Icon_minitimeÇarş. Mayıs 28, 2008 11:37 pm

Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu? Resim72_1


Hasan Karakaya - Vakit
hasankarakaya@vakit.com.tr
2008-05-25

Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?

“çocukluk”
dönemleri “köy”lerde geçmiş olan insanlar, gayet iyi bilirler... Bu
aylar, “kızıları”ların evlerin veya damların “saçak”larına “petek”
yaptığı, “eşekarıları”nın da “kerpiç” veya “briket”ten yapılmış
duvarlara “yuva” yaptığı ve artık “yavru”larını beslemeye başladığı
dönemlerdir... Bu dönemlerde son derece “hassas” olurlar...
“Petek”lerine ve “yuva”larına yönelik en ufak bir saldırıda, kelimenin
tam anlamıyla “arı gibi üşüşür”ler!..
“çocukluk” bu ya; işte tam da
bu dönemde; biz, onların başına musallat olur ve “rahat”larını bozmaya
çalışırdık... Elimize aldığımız bir “kargı” ile peteklerine dokunur
veya kargının ucunu deliklerinden içeri sokar, onları kışkırtırdık...
Resmen ve alenen “savaşa zorlardık” onları!.. Onlar “saldırı”ya
geçtiğinde de, elimizde bulunan bol yapraklı “söğüt” veya “kavak”
dalları ile “savunma”ya geçer, denk getirebildiğimiz arıyı da yere
sererdik... “Arılara karşı savaş”ta, zaman zaman “arı sokması”na maruz
kalırdık...
Bazen, bakla bakla şişerdi vücudumuz... Hemen “sarımsaklı ayran” içer, yine devam ederdik savaşa!..
Evet, “çocuk”tuk o zamanlar... Şimdi olsa yapar mıydık?..
Herhalde yapmazdık.

ARI KOVANINA çOMAK SOKMAK!

Ama, görüyorum ki;
Bizim
“çocukluk”ta yaptığımız savaşı, şimdi “koca koca adamlar” yapıyor...
Hem de, “kızıları”lar veya “eşekarıları”na karşı değil, “bal arıları”na
karşı savaşıyorlar!.. “Siyasî bildiri”ler yayınlayıp, sürekli “arı
kovanına çomak sokmak”la meşguller!..
Yargıtay Başkanlar Kurulu da
yapıyor bunu, “başkanlarını seçmedikleri” için, henüz “başkansız”
oldukları halde “Başkanlar Kurulu” adına bildiri yayınlayan Danıştay
da!..
Hem “siyasî bildiri” yayınlıyorlar, hem de “siyasetin susmasını” ve kendilerine cevap vermemesini istiyorlar!..
Hiç olacak şey mi bu?..
Sen “arı kovanına çomak” sokacaksın ama, arılar sana saldırmayacak!.. Mümkün mü böyle bir şey?..
Benim,
çocukken “petek”lerine ve “yuva”larına saldırdığım kızılarılar ve
eşekarıları nasıl “karşı saldırı”ya geçmişse; sizin “kovan”larına çomak
soktuğunuz “bal arı”ları da elbette karşılık verecek!..
çünkü siz;
“Devam eden dâvâ hakkında konuşulmaz” derken ve bu “ilke”ye herkesin uymasını isterken, en önce kendiniz çiğnediniz bu ilkeyi!..
En
önce siz başlattınız bu “tartışma”yı... “Bal arıları” kovanlarından
çıkıp “çiçek tozu” toplamaya ve dönüp de onları “bal”a dönüştürmeye
çalışırken, “kovana çomak sokan” sizlersiniz!..
“Ortalığı kızıştıran” sizsiniz!..
üstelik de, “çocuk” değilsiniz artık...
“Koca koca adamlar”sınız!..

O ZAMANLAR NERELERDEYDİNİZ?

Ama, ne oldu?..
Siz “kovan”lara çomak sokarken, başkaları da sizin “saltanat”ınızı sorgulamaya başladı.
¥
“Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına o kadar önem veriyorsanız,
28 Şubat’ta Genelkurmay’ın brifinglerini nasıl içinize sindirdiniz?
Yüksek
yargı mensuplarının Meclis’e karşı yapılmış gayrimeşru bir müdahalenin
faillerinin karşısında ceketlerini ilikleyip saf tutmaları ve
darbecilerden brifing almaları hangi bağımsızlık anlayışında yazıyordu?
Neden
biriniz çıkıp da; ‘Bir ülkenin halkının bir kısmını “iç düşman” diye
niteleyerek hedef almak bölücülük suçudur, halkın bir kesimini kin ve
nefrete sürüklemektir, kışkırtıcılıktır’ demediniz?..
¥ “Sahi, 28
Şubat’ta neredeydiniz?.. Şemdinli Dâvâsı’nda Van Savcısı Ferhat
Sarıkaya’ya yargısız infaz uygulanırken nerelerdeydiniz?.. 27 Nisan
2007 gecesi Genelkurmay internet sitesinden e-muhtıra yayınlanırken
neredeydiniz?..”
¥ “Şemdinli Savcısı’nı iddianame yazdığı için el
birliği ile meslekten men eden bir ülkede hukuk var mıdır ki, olup
biteni hukuk açısından değerlendirelim?
Şemdinli Savcısı’nın başına
gelenlere aldırmamak ama yüzde 47 oy alan bir partiye karşı açılan
kapatma davasının iddianamesine hiperaktif bir şekilde arka çıkmak ne
kadar tutarlı, ne kadar inandırıcı, ne kadar hukukîdir?..”

GENELKURMAY’DA GöRüŞME OLDU MU?

Evet;
medyadaki “yalaka” ve “salako” takımı, Yargı’nın hâlâ “hukuk
çizgisi”nde hareket ettiğini iddia ederken, bu ülkenin aydınları,
sormaya ve “Yargı”yı sorgulamaya devam ediyor...
Meselâ, Yasemin çongar gibiler diyor ki;
“Sahi, nasıl oluyor da, Yüksek Yargı, demokratik bir ülkede parlamentonun çalışma hızından şikâyetçi olabiliyor?
Nasıl oluyor da, yasa değişikliklerini “engellemekten” bahsedebiliyor?
Yoksa Yargıtay Daire Başkanları sırtlarındakini bir tür kardinal pelerini mi sanıyor?
Türkiye’yi
dini ‘laiklik’ olan bir teokrasi, kendilerini de Meclis’in yasama
yetkisine müdahale hakkına sahip bir Kardinaller Konseyi yerine mi
koyuyorlar?”
Bunlar, “eleştiri” sınırlarını aşmayan ifadeler... Bir de “iddia” ve “itham”lar var ki; bunlar yenilir-yutulur cinsten değil...
Mesela Nazlı Ilıcak, önceki gün soruyordu:
¥
“Sahi yeri gelmişken sorayım: Ergenekon kapsamındaki telefon
dinlemelerinde ortaya çıktığı gibi, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker,
Genelkurmay’da Harekât Başkanı’yla görüşmüş müydü?
Orhan Tunç’un
ümit Sayın’a söylediği, “TSK artık muhtıra vermeden darbe yapacak.
Danıştay, Sayıştay, Yargıtay aracılığıyla mesaj verecekler. Demokrasiyi
yıkmak üzere, demokrasinin yöntemlerini kullanan herkes yok edilecek”
cümleleri gerçeği mi yansıtıyordu?
Acaba; Yargıtay muhtırasıyla şimdi, Genelkurmay’a bir zamanlar verilen sözlerin gereği mi yerine getiriliyor?”

LİONS... ROTARYEN VE MASONLAR!

Valla,
ne yalan söyleyeyim; Nazlı Hanım’ın yukarıdaki soruları, benim aklıma
bir başka soruyu getirdi... O halde, ben de sorayım: Bu “organize
işler”de, acaba “masonların payı” ve “rolü” var mı, varsa ne kadar?!?..
Durun, hemen dudak bükmeyin!..
çünkü
efendim; bu işleri “AK Parti hakkında kapatma dâvâsı açılması” ve
“Bildiri Savaşı” yaşanması merhalesine getiren süreç; ilk önce
“Lions”ların, daha sonra “Rotaryen”lerin ve en sonunda da “mason”ların
ilân ve bildiri yayınlamaları ile başladı...
Hele hatırlayın 2 Şubat 2008 gününü.
“Kökleri
dışarıda” bir örgüt olan Türkiye Lions Kulüpleri Konfederasyonu
tarafından Hürriyet Gazetesi’ne verilen ilânda şöyle denilmişti:
“Biz
Türk Lionsları, bir siyasi simge olarak algıladığımız türbanın
üniversitelere serbestçe girmesini sağlamaya yönelik çabaları üzüntü
ile izliyoruz. Bu tutumu cumhuriyetimizin kuruluş amaçlarına, temel
değerlerine ve özellikle laiklik ilkesine karşı bir hakaret olarak
değerlendirdiğimizi halkımızla paylaşıyoruz.”
Ve, tarih 3 Şubat 2008... Bu defa da “Rotaryenler”den bir ilan ve yine Hürriyet’e:
“Modern
Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük Millet Meclisi’nde başörtüsü ile ilgili
kanun ve anayasa değişikliği yapılmış olmasına inanamıyoruz. ******
ilke ve devrimlerine ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin laik
kazanımlarına bağlılığımızı tekrarlıyoruz.”
Devam edelim... “Arka
bahçe”ler tarafından verilen bu ilânlardan sonra; bu defa onların
ağababaları olan “mason”lar girdi devreye... “Başörtüsü yasağının
kaldırılması”na yönelik girişimler, Avrupa’nın en eski ve en büyük
mason locası olan Büyük Doğu’nun (Grand Orient) Paris’teki
toplantısında da gündeme gelmişti.
Toplantılardan konuyla ilgili çıkan ana başlıklar şöyleydi:
1-
ünversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması geriye gidiştir.
Laikliğin yeniden tanımlanması yolunda tehlikeli bir gediktir.
2-
Başörtüsü “İslâm” değildir, Kur’an’da yer almaz ve sonradan
üretilmiştir. örtü, kadınlığı saklıyor. Bunun için İncil’e bakmanız
yeterli.
3- Halk, yasağa karşı olabilir; ama kamuoyunun her zaman
haklı olduğunu düşünmüyoruz. Halk yanılabilir, demokrasiye karşı
çıkabilir.
‘Avrupa tartışmasında masonlar’ konulu toplanıda konuşan
Fransa Büyük üstadı Jean-Michel Quillardet, ilginç değerlendirmelerde
bulunmuştu... Başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması için
‘geriye gidiş’ ifadesini kullanan Quillardet, TBMM’den geçen
düzenlemenin ‘Türk laikliğinin yeniden tanımlanması yolunda açılan
tehlikeli bir gedik’ olduğunu savunmuştu...

AYNISININ TIPKISI İFADELER!

öyle sanıyorum ki;
Bu
ifadeler “son derece tanıdık” gelmiştir size!.. çünkü, “Fransız Büyük
üstadı”nın ağzından dökülen bu ifadeler; Yargıtay Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya tarafından açılan kapatma dâvâsının
“iddianame”sinde de var!..
Ne tuhaf ki;
Benzeri ifadeler, “Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisi”nde de geçiyor!..
Buyrun; Yargıtay bildirisindeki “başörtüsünün serbest bırakılmasının aleyhinde” olan ifadeyi birlikte okuyalım:
“Söz
konusu taslak, laik Cumhuriyet, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı
kavramlarıyla çelişmektedir... Toplumun yoğun ve isabetli refleksi,
taslağın yasalaştırılması girişiminde duraksama yaratmıştır... Ancak,
Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddeleriyle ilgili değişiklik engellenemeyen
bir hızla yasalaşmıştır.”
Bu benzeşme ve uyum bir “tesadüf” müdür, yoksa “organize işler”den midir?..
Şimdilik, sadece sormakla yetiniyorum...
Soruyor ve cevap bekliyorum:
Bu işlerde “masonların dahli” var mıdır, varsa ne kadardır?!?..
Görüyorsunuz ya;
“çocukluk” çağlarımda başıma “arılar üşüşür”dü!.. Büyünce de, işte böyle “sorular” üşüşüyor!..
Ne yapayım, elimde değil;
Miskin miskin yerimde oturamıyorum işte!..
-------------------
Bu da laikçi baskı!
Vakit'in
dünkü sürmanşetinde yer alan haber, özetle şöyleydi: Her Cuma,
namazlarını sokaklara serdikleri kartonlar ve savanlar üzerinde, çöpler
ve molozlar arasında kılmak zorunda kalan vatandaşlar, Taksim'e yeni
bir cami istiyorlar.
Millet "cami" istiyor ama, takan yok... Her
nasıl oluyorsa oluyor; bu ülkede "meyhane"ye ve "kerhane"ye yer
bulunuyor ama "ibadethane"ye gelince, bahane hazır: "Yer yok!"
Biliyorsunuz
Taksim ve Beyoğlu'nda "Cumhuriyet" meyhanesi var, "İstiklal" meyhanesi
var ama "cami" yok!.. "Cami arsası üzerine inşa edilen meyhane"yi
yıkıp, "tarih"i canlandırmaya kalksanız, hemen bağırırlar: "Dinci
baskı!"
Peki be birader, sizin yaptığınız şu edepsizlik ve saygısızlık da "Sarhoş laikçi baskısı" değil mi?


http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=4056
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.canmuhammed.ile.biz
 
Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FORUM ANA SAYFA :: «««««Edebiyat Bölümü»»»»» :: Deneme ve Makaleler!...-
Buraya geçin: