Kalbini kendisine çevirtip, o insanın duygularını
geliştirirse, çok az bir şey almakla, pek çok şeyler vermiş olur. Demek
ki görünüşte olmasa bile, hakikatte bu ona, Allahın lûtfunun
ifâdesidir. Tıpkı şehid edip cenneti vermesi gibi... Bir insan, savaş
esnasında şehit olur. Bu şehid olmakla haşirde kurulacak büyük
mahkemede ve Allahın huzurunda, sıddîklerın, sâlihlerin gıpta edeceği
bir makama yükselir. Onu gören başkaları "Keşke Allah bize de harp
meydanında şehâdet nasip etseydi" derler. Bundan dolayı, böyle bir
insan parça parça da olsa çok şey kaybetmiş sayılmaz. Belki aldığı şey
ona nispeten çok daha büyüktür.
"Her işte hikmeti vardır, Abes fiil işlemez Allah. . " Erzurumlu İ. Hakkı Hazretleri
Allah
mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Bizim vücudumuzun
zerrelerini yaratan, tüm sistemimizi düzenleyip insanî kimlik bahşeden
Allah’tır (c.c). Biz bunları bize lûtfeden Allah’a daha evvel bir şey
vermemişiz ki, O’nun karşısında bir hak iddia edebilelim...
Eğer
biz, bize verilenler karşılığında Allah’a c.c bir şey vermiş olsaydık;
"Bir göz değil iki göz ver, bir el değil iki el ver" gibi iddialarda
bulunmaya; "Niye iki tane değil de bir ayak verdin?" diye itiraz etmeye
belki hakkımız olurdu.
Allah-u Teâlâ Hazretleri bizi yokluktan
çıkarıp var etmiş: hem de insan olarak... Dikkat etsek; bizim altımızda
birçok mahlûkat var ki, pekâlâ onlara bakıp ne kadar fazla nimetlere
mazhar olduğunu düşünebiliriz...
(hanimlar.com)
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=20872