FORUM ANA SAYFA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortal*GaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tecavüzden kurtaracak her metod etiktir!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
taz
Sitenin Onur Üyesi
Sitenin Onur Üyesi
taz


Erkek Mesaj Sayısı : 1497
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 18/04/08

Tecavüzden kurtaracak her metod etiktir! Empty
MesajKonu: Tecavüzden kurtaracak her metod etiktir!   Tecavüzden kurtaracak her metod etiktir! Icon_minitimeSalı Mayıs 06, 2008 11:36 pm




Hasan Karakaya - Vakit
hasankarakaya@vakit.com.tr
2008-04-13

Tecavüzden kurtaracak her metod “etik”tir!
önce
"hikâye"yi mi anlatsam, "hadise"yi mi?.. En iyisi mi, önce "hikâye"yi
anlatayım... Aslında, çok bilinen bir hikâye... Ama ben, merhum
Nasreddin Hoca’nın, "Bilenler, bilmeyenlere anlatsın" deyip de
minberden indiği gibi yapmayacağım... Bilenler tekrar okusun,
bilmeyenler öğrensin diyerek yeniden anlatacağım... Evet,
anlatacağım... çünkü, bu ülkede; "yarışmacı" olarak televizyon
ekranlarına çıkıp; "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" sözündeki
"talkın"ın "telkin" demek olduğunu, "külçe gibi yığılmak" sözünün
"takatsiz kalmak" demek olduğunu bilmeden, "pahalılık" diyen insanlar
var!.. Dolayısıyla; "Du bakali n’olcek?" sözünün ne anlama geldiğini
bilmeyenler de olabilir düşüncesiyle, bu sözün "hikâyesi"ni anlatarak
gireceğim yazıya... Anlatacağım ki; bilenler, "bilmeyenler"e anlatsın
da, televizyona-melevizyona çıktıklarında, "rezil-kepaze" olmasınlar!..
DU BAKALİ N'OLCEK?
Efendim;
Adamın
biri, karısının bir "halt" karıştırdığından şüphe ediyor, ama son
derece "iyi niyetli" olduğundan ona "toz" kondurmak da istemiyormuş!..
Sonunda, "şüpheleri" galip gelip de, geceleri gözlerine uyku girmez olunca, bir "dedektif" tutmuş!..
"Hele takip et karımı!.. Durumu da, anında rapor et bana!"
Dedektif, başlamış takibe... Tabiî, kadının ne yaptığını, nereye gittiğini anında bildiriyor kocasına...
"Şu anda evden çıktı... Caddede kendini bekleyen lüks bir arabaya bindi!"
Kocası;
"Du bakali n’olcek? Takip et!"
Dedektif takipte... Kadın, otomobiline bindiği erkekle birlikte yemekte...
Dedektif, durumu bildiriyor:
"Şu
anda şampanya içiyorlar... Herifin eli, karınızın omuzunda!.. Yemekten
kalktılar, şu anda dansediyorlar!.. Karınız, başını herifin omuzuna
yasladı!.. Herifin eli, karınızın belinde!"
Kocası;
"Du bakali n’olcek?.. Takibi sürdür!"
Biraz sonra dışarı çıkarlar... Birlikte adamın evine gelirler...
Dedektif, raporunu sunar:
"Şu anda herif soyunuyor... Aaa, şimdi de karınızı soymaya başladı!.. İkisi de çırılçıplak!"
Kocası;
"Du bakali n’olcek?"
Dedektif;
"Birbirlerine sarıldılar!"
Kocası;
"Du bakali n’olcek?"
Dedektif;
"Perdeyi çektiler, ışıkları söndürdüler!"
Kocası;
"Du bakali n’olcek?!?"
HER KAFADAN BİR SES çIKIYOR!
İtiraf etmeliyim ki;
Karıştırılan bunca "halt"a rağmen, hâlâ bir "iyimserlik" havası var birçoklarında!..
Gece gördüğü "kâbus"u bile "hayra yorma" aymazlığındaki nice insan, hâlâ "iyimser bir beklenti" içinde!..
Olan-biteni görebilmek ve kavrayabilmek için, "dedektif" olmaya gerek yok!..
Her şey ayan-beyan ortada!..
AK Parti hakkında bir "kapatma dâvâsı" açıldı.
Şu anda, "her kafadan bir ses" çıkıyor!..
Kimi, diyor ki;
"Bağımsız ve tarafsız yargıya güvenin ve çıkacak karara saygı gösterin!"
Kimi de diyor ki;
"Yargı aşamasında yasalarda veya Anayasa'da bir değişiklik yapıp da, parti kapatmayı zorlaştıracak kararlar almak etik olmaz!"
Gece gördüğü "kâbus"u bile "hayra yorma" aymazlığındaki nice insan ise, "bekleme"yi tavsiye ediyor!..
Aynen, "du bakali n'olcek" hikâyesinde olduğu gibi!..
"Hele bekleyelim... Belki de kapatma yönünde bir karar çıkmaz!" eblehliği içinde bekleşenler var!..
Belli ki, bu "iyimser" takım, Türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğünden ve kararların nasıl verildiğinden habersiz!..
BU YARGIYA NASIL GüVENİLİR?
Ne demiş atalarımız;
"Perşembe'nin geleceği, çarşamba'dan bellidir!"
Aynen bunun gibi, "AK Parti hakkında kapatma dâvâsı açılacağı" da belliydi!..
Genelkurmay sitesine 27 Nisan 2007 gecesi konulan "e-muhtıra" neyin işaretiydi?..
İddialara
göre; aynı günlerde Anayasa Mahkemesi'ne gidip, "Ya CHP'nin 367
başvurusu paralelinde karar verin, ya da darbeye hazır olun!" mealinde
sözler sarfeden "Kuvvet Komutanı"nın tehditleri neyin habercisiydi?..
Malûm; Taraf'tan Yasemin çongar, 8 Nisan günü bu mealde bir yazı yazmış ve demişti ki;
"Mesela,
Anayasa Mahkemesi'nin geçen yılki o evlere şenlik 367 kararına imza
koyan yargıçlar arasında bu ahlaki yükü aylardır sessizce taşıyanlardan
bazılarının artık çok zorlandıklarını düşünüyorum. Ve umuyorum ki, bir
gün konuşacaklar.
(...) Dönemin kuvvet komutanlarından biri; Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin meşrebine uygun saymadığı bir siyasetçinin
çankaya'ya çıkmasını önlemek için Anayasa Mahkemesi'ne görev verdi mi?
Bu göreve 'Olmaz Paşam' diye karşı çıkan yargıçlar kimdi?"
Hemen söyleyelim, bu yazı "tekzip" edilmedi... Ne Anayasa Mahkemesi tarafından, ne de "komutan"lar tarafından!..
Demek oluyor ki;
"Bağımsız" ve "tarafsız" denilen "yargı"mız, bu olayda olduğu gibi, "tehdit"le karar almış!..
Peki,
"367 kararı"nı tehditle alan bir Anayasa Mahkemesi'nden aynı AK Parti
konusunda "adil bir karar" vermesini bekleyebilir, böyle bir mahkemenin
vereceği karara "güven" ve "saygı" duyabilir misiniz?..
Hani, derler ya;
"Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır!"
Ya 367 kararı da, "kapatma"nın teminatı olursa?!?..
Gel de güven, böyle bir "yargı"ya!..
ŞU YAPILANLAR çOK MU ETİK?
Ya şu; "Bu aşamada parti kapatmayı zorlaştıracak düzenleme yapmak hiç etik olmaz" diyenlere ne demeli?..
Bu ülkede, sanki her şey "etik" ölçüler içinde yürüyormuş gibi, kalkmışlar "etik dersi" veriyorlar!..
Sanki, "e-muhtıra" çok mu "etik"ti?..
Sabih
Kanadoğlu'nun ve onun görüşüne, "denize düşenin yılana sarılması" gibi
sarılan CHP'nin son anda ortaya çıkıp "367 dayatması"nı gündeme
getirmesi ve dolayısıyla Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini
engellemesi çok mu "etik"ti?
Bay ******'ın, "367 çıkmazsa, çatışma çıkar!" sözü çok mu "etik"ti?..
"CHP'liler"
başta olmak üzere, "azgın azınlık"ların meydanlara dökülüp, ellerinde;
"Abdurrahman Yalçınkaya, ne bekliyorsun?.. Türban takmayı mı" yazılı
pankartlarla "yargıyı etkilemeye" çalışmaları çok mu "etik"ti?..
Yargıtay
Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, tam da bu "pankartlardaki
mesaj"a uygun davranıp; tamamı "yalan" ve tamamı "tekzip" edilen
haberlerden bir "iddianame" hazırlayıp, "kapatma dâvâsı" açması "etik"
midir?..
Değil Türkiye'de, dünyada eşi-benzeri olmayan bir taleple,
hem de "Anayasa'ya aykırı" olmasına rağmen, iddianameye
"Cumhurbaşkanı"nı da koymak, "etik" midir?..
"Etik" olmayan daha nice olay var ki, hepsini saysak, sayfalarca yer tutar!..
NE GEREKİYORSA YAPILMALI!
Şu garabete bakın ki;
"Ahlâkî olmayan" girişimlerin hepsini gerçekleştiren zevat, şimdi kalkmış, "AK Parti'ye etik dersi" veriyor!..
Bana sorarsanız, derim ki;
AK Parti, "ne yapacak" ise, "hiç vakit kaybetmeden" yapmalıdır!..
"Du
bakali n'olcek" deyip de, "büyük bir iyimserlik havası" içinde
"perde"lerin inmesini, "ışık"ların sönmesini beklemek yerine,
"kapatmayı önleyecek" girişimleri "bir an önce" başlatmalıdır!..
Anayasa'da
"tam değişiklik" mi yapacak, "kısmî değişikliğe" mi gidecek, yoksa
sadece "68. ve 69. madde"leri mi değiştirecek; ne yapacaksa, "acilen"
yapsın!..
"Etik" olur mu, olmaz mı?..
Bu, sonraki tartışma!..
Unutmayalım ki;
"Tecavüz"den
korunmak için başvurulan her yöntem "etik"tir!.. Bu dâvâda da, "millî
iradeye tecavüz girişimi" vardır ve bundan kurtulmak için izlenecek her
yol "meşru"dur, "etik"tir!..
Aksi halde;
"Tecavüz"den kurtuluş yok!..
"Hukuk kılıflı tecavüz"den!!!..
---------
Yargı, ne kadar bağımsız?
Herhalde
itiraz eden olmaz... Yassıada'da, merhum Adnan Menderes ve iki bakanı
hakkında verilen kararlar, "hukuken idam" kararları değil, "siyaseten
katl" kararlarıydı.
Bunlar bazı hukukçuların kişisel yanılgıları
değildi. Türkiye'deki, "hukuk eğitimi"nin ve "hukuk ideolojisi"nin
dışavurumlarıydı...
- 27 Mayıs, yeni kurulan Anayasa Mahkemesi'ne
'devrimci' üyeler atamış ve Anayasa Mahkemesi de 1965 yılında "27
Mayıs'ı eleştirmek suçtur" diye karar verebilmişti!..
- 1970'lerde
Ecevit, seçim meydanlarında; "Türkiye'de yargı devrimci, ilerici
unsurların elindedir" diye konuşurken haklıydı!.. Yargı, seçilmiş AP
iktidarına karşı siyasî muhalefet yapıyordu o yıllarda!..
- 28 Şubat
sürecinde yüksek yargının bazı mensupları Genelkurmay'a gidip "askerden
brifing" almışlar, sonra da askeri alkışlayarak dönüp adalet
kürsülerine oturmuşlardı!..
Sorarım size, tüm bunlar, "Yargı"nın;
"Bağımsız, tarafsız ve adil" olduğunun işaretleri midir, yoksa
"Egemen'lerin hizmetinde" olduğunun işaretleri mi?
"Yargıçlar" için,
hani "vicdan ile cüzdan arasında" diyorlardı ya, galiba fotoğraf
değişti... Yargıçlar, "rütbe ile postal arasında" gibi geliyor bana!

http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=2977
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.canmuhammed.ile.biz
 
Tecavüzden kurtaracak her metod etiktir!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FORUM ANA SAYFA :: «««««Edebiyat Bölümü»»»»» :: Deneme ve Makaleler!...-
Buraya geçin: