FORUM ANA SAYFA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortal*GaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
taz
Sitenin Onur Üyesi
Sitenin Onur Üyesi
taz


Erkek Mesaj Sayısı : 1497
Yaş : 45
Kayıt tarihi : 18/04/08

O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu? Empty
MesajKonu: O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu?   O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu? Icon_minitimePerş. Mayıs 22, 2008 10:42 pm

O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu? Resim72_1


Hasan Karakaya - Vakit
hasankarakaya@vakit.com.tr
2008-05-18

O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu?

Hiçbir
şey görüldüğü veya görülmek istendiği kadar “küçük” de değildir,
“önemsiz” de!.. Her şeyin ve her varlığın bir “büyüklüğü” ve “önemi”
vardır!..
Malûm; “sinek ufaktır ama mide bulandırır” derler...
Tabiî sineğin önemi, sadece “mide bulandırmak”tan ibaret değildir...
Bilirsiniz, “Nemrut’un burnu”ndan girip, kafasını duvarlara vura vura
ölmesine yol açan da, “küçük bir sinek”tir!
Bunu niye anlattım?..
Anlattım ki; duyduğunuz bir olay veya gördüğünüz bir kişi hakkında “Küçük!... Basit!.. önemsiz!..” deyip geçmeyesiniz...
Bir
şey ki; “cüsse” olarak belki “küçük”tür ama “etkisi büyük”tür!.. Bir
olay ki, görüntüde belki “basit ve sıradan”dır ama “anlamı büyük”tür!..

BİR YEMEKTEN, KOALİSYON çIKMIŞTI
Tarih, 23 Eylül 1996...
O
gün; Hürriyet yazarı Emin çölaşan ve eşi Tansel Hanım, ailecek
görüştükleri Murat Karayalçın’ın “Portakal çiçeği Vadisi”ndeki evinden
çıkarken görüntülenmişlerdi. Hatta çölaşan ile gazeteciler arasında
küçük bir tartışma bile yaşanmıştı..
İşte ben bu “ziyaret”in ve ziyaret sonrası yaşanan tartışmaların “bant kaydı”nı yayınlamıştım.
Aynı gün, Emin çölaşan aramıştı...
“Bu,
sıradan bir aile ziyareti... Biz 35 yıllık arkadaşım olan Sayın Murat
Karayalçın’la ailecek görüşürüz” deyip eklemişti; “Bunun haber değeri
nerde?”
Hiç unutmuyorum, şöyle karşılık vermiştim:
“Bazen aile arası görüşmelerin de siyasi sonuçları olabilir!..
Unutmayın ki; DYP-SHP Hükümeti’nin temeli de; sizin evinizde yapılan bir görüşmede atılmıştı!..”
Gerçekten de öyleydi...
İşin
garibi, aynı Emin çölaşan kendi evlerinde yenilen o yemekten bir
“koalisyon” çıktığını, 4 yıl sonra “O gece” başlıklı yazı dizisi ile
şöyle anlatacaktı:
“O günerin koşulları altında düşünüyoruz. En uygunu DYP-SHP koalisyonu olacak...
Milyonlarca
insanımız böyle düşünüyor. Rahmetli arkadaşım Uğur Mumcu ile bir
girişimde bulunuyoruz. O sırada DYP’nin ikinci adamı Hüsamettin
Cindoruk, SHP’nin ise Hikmet çetin.
Dört aile, bir gece bizim evde toplanıyoruz.
Evde olacak kadroyu Cindoruk ve çetin de biliyor. Tabii ana konuyu, ne konuşulacağını da!..
Sonra
öğreniyoruz, bize gelmeden önce her ikisi de liderlerinden, Demirel ve
İnönü’den izin ve görüş alıyorlar. Uğur ve ben onlara güvence
veriyoruz...
Bu toplantıdan kimseye söz etmeyeceğiz, yazmayacağız, gazetecilik yapmayacağız.
Tamamen
özeldir. Konuşulanlar, bizim açımızdan orada kalacaktır. (...) Evet,
ilk harcı bizim evde ve çok iyi niyetle koymuştuk. (...) Devleti yine
‘devlet’ yapacaktık!” (Hürriyet, 21 Eylül 1995)
Emin çölaşan’a işte
bunları hatırlatıp; “Niye olmasın?” demiştim; “Şimdi de, Deniz ******’a
karşı Murat Karayalçın’ı hazırlıyor olabilirsin!”
“Yok öyle bir şey” demişti, “Gerçekten öyle bir şey yok... Bu, tamamen özel sohbet...
Ama, böyle düşünmekte haklısın!”

TENİS KULüBüNDEKİ YEMEK!
Ne
ilginç değil mi?.. O görüşmenin üzerinden “tam 12 yıl” geçti ama, bir
başka “yemek” olayının göbeğinde yine Emin çölaşan var... Bu defa
“yalnız” da değil... Daha başka “meslektaş”lar var!..
Meselâ, Fatih çekirge var, meselâ Saygı öztürk var!.. Bir de, Turhan çömez isimli “eski siyasî” var!..
Malûm, bu durumlarda;
“Yediğin-içtiğin
senin olsun!.. Gördüklerini anlat” derler!.. Biz de, “aynı çatı
altında” kimlerin ne yediğini/içtiğini anlatacak bir “mönü yazarı”
olmadığımıza göre, elbette “siyasî boyutu” ile ilgileneceğiz.
Hemen hatırlatalım;
“Yemeğin
yenildiği” mekân Kavaklıdere Tenis Kulübü’dür.. Orada “aynı saatlerde
yemek yiyenler” de; Fatih çekirge’dir, Saygı öztürk’dür, Emin
çölaşan’dır!..
“Basit” ve “önemsiz” görülebilecek bu yemeği “önemli”
kılan olay; o anda Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün de
“aynı çatı altında” eşiyle birlikte yemek yemesidir!..
Bilirsiniz;
“Tenis Kulübü” gibi kulüpler ve dernekler; genelde “zengin”lere,
“sosyete”ye, bir de “şöhret”lere yani “kaymak tabaka”ya hizmet veren
yerlerdir!.. Oralara her canı isteyen gidemez!..
Gitse bile içeri giremez!..
Sizin anlayacağınız;
Bu
“lokal” denilen, “kulüp” denilen yerler, garibanların girip çıktığı,
umuma açık “kahvehane”ler gibi değildir!.. Buralara girebilmek için,
“varlıklı” veya “şöhretli” olacaksın!..
Bir ayrıntı daha;
Bu tür yerler, belirli “hobi” sahiplerini bir araya getiriyor gibi görünse de, “işlev”leri çok farklıdır!..
Buralara
“etkin isimler” girip-çıktığı için, bu mekanlarda “Hükümet” veya
“Türkiye’nin gidişatı” gibi konular tartışılır ve “ülkenin geleceği”
hakkında kararlar verilebilir!.. Hani; “Türkiye bu gibi yerlerden
yönetilir” dersek pek abartmış olmayız!
Tamam, “kahvehane”lerde de;
“Ne olacak bu ülkenin hâli?” türünden muhabbetler yapılır, hükümetler
kurulur, hükümetler yıkılır ama, konuşulanların hiçbir kıymeti
harbiyesi yoktur!..
Ama “lokal”ler ve “kulüp”ler öyle mi ya?..
Hele
de, orada “tartışmaların göbeğindeki bir kurum” ve “tartışmaların
göbeğindeki bir isim” varsa!.. Evet; o mekanda Anayasa Mahkemesi
Başkanvekili Osman Paksüt ve son günlerde her taşın altından çıkan
Turhan çömez varsa!..
Görünüşte “sıradan” ve “önemsiz” bir yemek!.. Ama “zamanlama” önemli!..
Tabiî “isim”ler de önemli!..

ARABA TAKİBİ Mİ öNEMLİ, BU YEMEK Mİ?
Hani, Radikal’e açıklama yapan “ismi saklı” bir Anayasa Mahkemesi üyesi diyordu ya;
“Diken
üstündeyiz!.. Herşeyimize dikkat ediyoruz. Eşimle gideceğim mekanları
bile özenle seçiyoruz. Deyim yerindeyse diken üzerindeyiz. Medeni
insanlarız, ama gazeteci dostları makamımıza çağırmıyoruz.”
Peki, “Tenis Kulübü’ndeki yemeğe” ne demeli?..
Anayasa
Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün, hem de “gazeteciler”in de
olduğu bir mekanda, “Turhan çömez ile başbaşa yemek yemesi”ni nasıl
yorumlamalı?..
öyle ya;
“Diken üstünde” olacak kadar “hassas”
olan pek sayın üyeler; “AK Parti’ye yakınlığı” olanlar ile görüşmeme
titizliği kadar, “AK Parti’ye düşmanlığı” olanlarla da görüşmeme
hassasiyetini göstermeli değil mi?..
O halde, Turhan çömez’le niye görüştü?..
En önemlisi de, neyi görüştü?..
Bakıyorum
da, gazetelerin ve yazarların çoğu, hâlâ “Osman Paksüt’ün arabasının
takibi”ni takip edip, kâh Emniyet’e çamur atıyorlar, kâh Hükümet’e!..
Oysa,
dün de yazdığım gibi; Anayasa Mahkemesi’nin vereceği “kapatma” veya
“kapatma talebine ret” kararı, Başbakan Tayyip Erdoğan ve
milletvekillerini pek fazla etkilemeyecek!..
Onlar “bağımsız milletvekili” olarak yollarına devam edebilecekler!..
Yani, “Osman Paksüt’ün arabası”nı takip ettirip de, kararını etkilemeye hiç ihtiyaçları yok!..

ASIL öRTBAS, YEMEĞE!
İşte bunun için diyorum ya;
Niye “otomobil takibi” manşetlere çıkıyor da, “Tenis Kulübü’ndeki yemek”ten hiç bahis yok?..
Bana kalırsa, asıl “örtbas” burada!..
Diyorlar ki;
“Osman Paksüt, yanlış zamanda yanlış kişi ile görülme endişesinden dolayı otomobil takibi işini gündeme getirmiş olabilir!..”
Tamam, Osman Paksüt bu endişe ile hareket etmiş olabilir de, “kartel” gazeteleri neyi “örtbas” etmeye çalışıyor?..
Onlar niye “tenis kulübündeki yemek”ten söz etmiyor?..
Yoksa; Emin çölaşan olayında olduğu gibi; “1991’de yenilen yemek”ten, yine “4 yıl sonra” mı haberdar olacağız?..
Yani; iş işten;
“Atı alan üsküdar’ı geçtikten sonra” mı?..
Açık söyleyelim, öğrenmek istiyoruz;
“Tenis
kulübündeki o yemekte ne konuşuldu?.. Osman Paksüt’le görüşen Turhan
çömez, CHP Genel Başkanı Deniz ******’a bir mesaj mı götürecek?!?”
Görüyorsunuz ya;
“Alt tarafı bir yemek” deyip, geçmemek gerekiyor!.. Doğru, “alt tarafı bir yemek” ama, “üst tarafı siyaset!”
4 yıl sonra, “aaa” deyip hayret etmemek için Sayın Paksüt’e seslenmek istiyoruz:
“Otomobili bırak, yemeği açıkla!”
Hiç kimse, “örtbas” ederek veya görmezden gelerek bu “siyasî buluşma”yı önemsiz gösteremez!..
Hele de;
“İşler, yemekte bitirilir” deniliyorsa!..
Yap-Sat’çı Tuncay!
öyle
anlaşılıyor ki; A.N. Sezer ve eşi Semra Hanım, “Kanaltürk’ün
satılışı”na epey içerlemişler... Demişler ki; “İzlenecek kanal
bulamıyoruz... İzlenecek kim kaldı ki?!?”
“Karikatür”e ne gerek var?.. Sözün kendisi karikatür!..
Ama,
Sezer çifti üzülmesin… Evlatları Tuncayım özkanım, onların üzüntülerini
giderecek bir açıklama yapmış: “Yeni bir televizyon kuruyoruz…
******’ün ve Cumhuriyet’in sancağı orada da dalgalanacak!”
önce
“sancak” dalgalanacak, sonra ortalık dalgalanacak!.. Ya sonra?.. Bir iş
adamı çıkacak ortaya ve Tuncayım özkanım’ı yine susturacak!.. Bu defa
“Dolar” dalgalanacak!..
Tam karikatür değil mi?.. Tuncay “bağırmak” için televizyon kuruyor, “susmak” için televizyon satıyor!..
Bu gidişle adı; “Ulusalcı Müteahhit” veya “Yap-Sat”çıya çıkarsa, hiç şaşmamalı!
Yalnız; bu işte “Sezer’lerin çıkarı” ne, onu anlayamadım!


http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=3873
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.canmuhammed.ile.biz
 
O yemekte kimler vardı ve neler konuşuldu?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
FORUM ANA SAYFA :: «««««Edebiyat Bölümü»»»»» :: Deneme ve Makaleler!...-
Buraya geçin: