Her gün sûr’a üflenir... es-salatü hayrun
mine’n-nevm: namaz uykudan hayırlıdır diye... Derviş uyanır, yastığını
öper ve kalkar. Her seher vakti tevbe istiğfardan önce bu diriliş
yaşanır. “Geceleri pek az uyurlardı. Seher vaktinde de istiğfar
ederlerdi.” (Zariat, 51/17-18) Seher vaktinin zenginliğini her gün
yaşarlar. Başka ne yaparlar: “Sabrederler, dürüst olurlar, huzurda
boyun bükerler, hayr u hasenata harcarlar...” (Al-i İmran, 3/17) Bu
ayet onların her gün yeni baştan uygulamaya koydukları gündemleridir.
Sabrı hayatın her safhasına yaymak, sadakat ve dürüstlüğü, itaat ve
teslimiyeti, günlük hayatın vazgeçilmez unsuru olarak görmek, çalışılıp
kazanılan şeyi harcamaya, vermeye, daima vermeye alışmak, malı, mülkü,
canı, nefsi ve nefesi...
Sabah namazı ilk zikir ve ilk
ictimadır. Su ve bülbül seslerine karışan tek ses “hu” iniltisidir.
Kainatın bütünü vazife başındadır. “...Onu tesbih etmeyen hiçbir şey
yoktur, ne var ki siz onların tesbihini anlayamazsınız.” (İsra, 17/19)
Seherde uyanır bu cümle kuşlar
Dilli dillerince tesbihe başlar
Tevhíd eder dağlar, taşlar, ağaçlar,
Uyan ey gözlerim gafletden uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Uzun
ayetlerin ışığıyla kılınan namaza evrad u ezkârın ilk halkası ilave
edilir. “Fa’lem ennehû lâ ilâhe illallah: Bil ki Allah’tan başka ilah
yoktur.” (Muhammed, 47/19) Zikrin esrarına inildikçe derinlik,
derinliğe inildikçe esrar artar ve doyumsuz an yakalanır. Dergahtan
ayrılma anı geldiğinde insana hürmetin güzel anları yaşanır. Hamuşanede
ebedi istirahata çekilenler de unutulmaz:
Geliyoruz sıradayız
Duadayız, niyazdayız
Sıra
günlük işe gelmiştir: “Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah’ın
lutfundan isteyin, Allah’ı çok zikredin...” (Cum’a, 62/10) Halvette
olmayanlar Allah’ın lutfunu aramaya başlarlar. Meslekleriyle insanlara
hizmet etmeye koşarlar, onların ihtiyaçlarını gidermeye, sıkıntılarını
defetmeye, çıkmazlarını çözmeye çalışırlar. Halka hizmet Hakk’a hizmet
esasına göre kimi onlara ekmek pişirmek için, kimi su dağıtmak için ter
döker, kimi çarık kimi de aba dikmek için göz nuru döker, kimi
hallaçtır, kimi neccar, kimi kazzaz. Çivi çakan marangoz Hakk der,
demir döven demirci Hayy der. Perde diken terzi yâ Settâr okur, sevgi
üreten anne yâ Vedûd’u tekrar eder.
İş yeri de bir zikir ve
sohbet meclisidir. Bilenden alınan bilmeyene aktarılan bir meclis. İşte
temizlik, dürüstlük ve “güzeller güzeli”nin kullarına sunmak esastır.
Çok kazanmak değil kazanılanın çoğunu hayırlı işlere harcamak esastır.
“Onlar geceleyin zikir ve namaz için yataklarından kalkarlar, ümit ve
korku ile Rab’lerine dua ederler, kendilerine verdiğimiz rızıklardan
infak ederler.” (Secde, 32/16) “Sana neyi vereceklerini soruyorlar, de
ki: geri kalanı harcayın...” (Bakara, 2/219) Şu nasihat kulaklarına
küpe olmuştur:
Dünya benim diye göğsünü germe
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
Öğle
namazı ikinci ictimadır. Buluşma, tanışma, bilişme ve oluşma ictimaı.
Huzura çıkılır, boyun bükülür. Alemlerin rabbına “lebbeyk” denir.
Ihvanın suküneti, cemaatın bereketi ve dostların feraseti saadetlere
saadet katar. Genç çıraklar her şeyi dikkatlice takip ederler. “Yaşayan
okul”ları takip ederler, hayatı ve mematı öğrenirler, dini ve dünyayı
tanırlar, işi ve insanı anlarlar, edep ve tevazuu görürler. Kendilerini
bulurlar. Duyulan “hu... eyvallah” sesidir, duyulan “nasılsınız,
elhamdülillah” cevabıdır, duyulan “işler nasıl? şükrolsun”
karşılığıdır. Görülen tebessümdür, tevazudur, teşekkürdür. Görülen
hürmettir, merhamettir, hizmettir, fütüvvettir, mürüvvettir,
melamettir. “İhtiyaçları bile olsa başkalarını kendilerine tercih
ederler” (Haşr, 49/9) İstedikleri, aradıkları şudur:
Gönlümde ağyar kalmasın
Senden gayri yar kalmasın
N’olduğum kimse bilmesin
Hû diyeyim döne döne
Dergah hayatında sadece bir şey yoktur: Telaş.
Dikkat
edilen diğer bir husus da toplumda ızdırap çeken insanlara uzanmadır,
onları ziyarettir. Çünkü muzdarip ruh kadar Allah’a yakın olmaya musait
ruh yoktur. Hastalar, çilekeş insanlar ziyaret edilir. Kimsesizler,
yalnızlar ziyaret edilir, yetimlerin, esirlerin gönlü alınır.
“Kimsesiz, yetim ve esirlere seve seve yedirirler ve şöyle derler: Biz
sizi Allah için yediriyoruz, sizden bir karşılık, bir teşekkür bile
beklemiyoruz.” (İnsan, 76/8-9)
İkindi namazı çok önemlidir.
Orta namazdır. Sabahla öğlenin, akşamla yatsının ortasındadır.
“Namazlara özellikle orta namaza devam edin...” (Bakara, 2/238)
Günlük
iş sabah ezanıyla başlar akşam ezanıyla sona erer. Tek parola şudur:
Allah’a kulluk, kullara insanlık. Çoğu zaman yatsı namazından sonra
icra edilen tevhid ve zikir ise dostların özlemini duyduğu bir andır.
Zikir aşr-ı şerif ile başlar evradla devam eder. Zikrin sürat ve
heyecanı ruhun yavaş yavaş yükselişini anlatır. Aşk ateşi tutuştukça
dini vecdin harareti arttıkça ses ve nağmeler de artar. Masivadan
kopulmuştur artık. Söz konusu olan sadece kalbin ve yıldızların
esrarıdır. Söz konusu olan sadece ışık, nur ve aydınlıktır. Söz konusu
olan sadece nimet, hikmet ve himmettir. İnsan Samanyolu ile birlikte
dönmeye başlar:
Bir dertliyem derdim vardır
Ya ben nice dönmiyeyim
Her dem işim ah u zardır
Ya ben nice dönmiyeyim
Ahenkle
birlikte terennüm edilen ezkar insanlara elest bezmindeki mûsikiyi
hatırlatır. Elestü bi rabbiküm hitabını. Herkes boyun bükerek, gözyaşı
dökerek “belâ” der, “belâ”, “...belâ...” “Ağlayarak çeneleri üstüne
kapanırlar...” (İsra, 17/109) Aşk ateşi ile yönlerini tayin ederler:
Ben kâlu belâdan buldum izimi
Döndürmedim bir dem Hakk’dan yüzümü
Ateş-i aşkına yaktım özümü
Halil İbrahim’le nârdan gelirim
Kainattaki
derinliği hissederler, ahengi görürler, duyarlar, anlarlar, hakikatı
tanırlar, yaşarlar. Zikir bazen sessiz yapılır. Gönül medeniyeti içerde
kurulur, gizli ve mestûr ve mahcûb. “Rabbını içinden yalvararak ve
korkarak yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret, gafillerden
olma.” (Araf, 7/205) Bütün coşkunluğuyla sesli zikrin yapıldığı bir
mecliste hani Cüneyd bütün sessizliğiyle bir köşede oturuyordu.
Dostları bunun izahını sormak istediklerinde dikkatlerini bir ayet
üzerine çekmişti: “Sen dağları görürsün de onları yerinde durur
sanırsın. Oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler...” (Neml,
27-28)
Yatsı namazından sonra uyku vakti gelir. Az uyumak, az
konuşmak, az yemek kadar önemlidir. Bir müddet dinlenmek gerekir.
“Dinlensinler diye geceyi yarattığımızı görmediler mi?” (Neml, 27/86)
Tekrar namaza kalkılır, teheccüt namazına. Gece herkesin yattığı bir
anda kalkmak. Gecenin sükunetinden ve esrarından istifade ederek huzura
çıkmak, el açıp dua etmek, kimsenin görmediği göz yaşlarıyla baş başa
kalmak. “Gecenin bir kısmında uyanarak sana mahsus bir fazlalık olmak
üzere namaz kıl, böylece Rabbinin seni övgüye değer bir makama
göndereceğini umabilirsin.” (İsra, 17/79) “Geceyi tamamen değil de
yarısını, yarıdan az eksiğini veya fazlasını yatmadan ibadetle geçir ve
Kur’an’ı tane tane oku” (Müzzemmil, 73/2-4) Gecenin bereketi ve
ihtişamı Kur’an’la insan arasındaki esrarengiz bağı kurar:
Yakup gibi ağlayayım
Eyyub gibi inleyeyim
Her dem ciğer dağlayayım
Gel yanalım senin ile
Dervişlerle
sohbet ise insana kendini hatırlatan, kendine döndüren erdirici bir
yoldur. Sohbetin konusu İslam’dır. İslam ahlakıdır, Kur’an ahlakıdır.
İmandır, ibadettir, ahlaktır. “Yavrucuğum, yaptığın iş bir hardal
tanesi ağırlığınca olsa bile ve bu bir kayanın içinde veya göklerde
yahut yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu senin karşına
getirir. Doğrusu Allah çok lütufkardır, her şeyden haberdardır.
Yavrucuğum, namaz kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış,
başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yer yüzünde böbürlenerek
yürüme. Zira Allah kendini beğenmiş övüngen kimseleri asla sevmez.
Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Seslerin en çirkini avaz avaz
bağıran merkeplerin sesidir.” (Lokman, 31/16-19) Erenler sohbetleri
ganimet bilir. Çünkü sohbet “erdirici”dir:
Erenlerin sohbeti
Ele giresi değil
İkrar ile gelenler
Mahrum kalası değil
Tekrar sabah namazı ve yeni bir gün.
“Kalkacağın
zaman Rabbını hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısmında ve yıldızların
batışından sonra da Onu tesbih et.” (Tur, 52/48-49)
Maksudu bulalım
Aşk ile dolalım
Makbul kul olalım
Uyuman aşıklar